Sarı-Lacivertli Destansı Karşılaşma…

Vay arkadaş! Fenerbahçe ve Bellona Kayserispor arasında ne maçtı be! Carlos’un sahada olmasının getirdiği “ofsayt rüyası” ve kaleci Bilal’in akla zarar hataları ile sahanın ortasında adeta bir İzmir dağlarında çiçek arama öyküsü yaşandı. Mourinho’nun taktisyenliği, adeta Nasreddin Hoca’nın “Ya tutarsa” misali. İlk yarısı kurdeleyle açılıp boş geçti, ikinci yarı ise kulübenin kapısı aralandı. Sarı-lacivertliler hızla atağa kalkarken seyirciler çaylarını şekerli içti, penaltı geldi mi, geldi. Ama sonuç? Kocaman bir “Eh işte!”. Sanki Mourinho’nun yaptığı planlar, sadece sahada defile olsun diye. Kayserispor gençler ligini fırladı, peki Fenerbahçe ne yaptı? Şampiyonluk hayallerini balkon demirinde unuttu!

Diğer tarafta bir Gürcan Bilgiç daha var ki, o da “istifa mektubunu” cebine koyup gelmiş. Kestaneci amcanın daldan düşmeyen elma meselesi gibi, Fenerbahçe’nin ne saldırabilecek hali kalmış ne de top alabilecek mecali. Sahanın ortasındaki blind date kıvamındaki top kayıpları, oyuncuları nihayet teslim bayrağını açacak hale getirdi. Sahada çayından köpük çıkan taraftar inadıyla, “Bu sefer oluyor mu yahu?” dedikçe Fenerbahçe hop oturup hop kalktı! Bir kazanıp bir kaybettiler, sonunda ne mi oldu? Mezarlık duvarında çiçek değil, yeni bahane arayışları türedi.

Üçüncü perdeyi açacak olursak, sevgili Mustafa Çulcu’nun sahneye çıkışını alkışlamadan geçemeyeceğiz. Hakem Oğuzhan Çakır’ın düdüğü, sanki kırık saat gibi -üç defa çalıp, dördüncüde umduğunu bulamazsın! Penaltılar, yağmurdan kaçan sokak kedisi misali geldi geçti. Ah Oğuzhan, Oğuzhan! Elindeki kartlar tarot falı olmamalı; “Bu kartı nasıl göstereceğim ben şimdi?” deyip, rakibinin canını sıkmak, düdüğün asıl amacı olsa gerek. Ama maalesef, eksik palilla’nın kurbanı olduğunu düşünmeden edemiyor insan. Fenerbahçe’nin bir çuval inciri berbat etmesine vesile oldu ve FIFA omoçuyum diyerek sahada rüzgar estirdi!